Neden kararsızlık yaşarız?

Günlük hayatımızda çoğu zaman karar vermemizi gerektiren durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bazıları nerede yemek yiyeceğimiz, nasıl gideceğimiz, ne giyeceğimiz gibi görece basit kararlar olurken; bazıları da oldukça önemli ve ilişkilerimizi, hayatımızı etkileyecek türden olan kararlardır. Bu durumun akabinde karar vermekte zorluk yaşayan insanlar, karar verme sürecinse oldukça kaygılı, sancılı bir süreç geçirmektedirler.  Aynı şekilde ben de “Karar vermekte zorlanıyorum, bu süreçte yaşadığım kaygılarla baş etmek beni fazlasıyla yoruyor” diyerek bize başvuran çok fazla danışanımız olduğu için bu yazıyı yazmaya karar verdim.

. Geçende gittiğimiz bir restoranda, bir arkadaşım uzun bir süre ne yiyeceğine karar veremedi. Bazen mağazalarda bunu mu alsam yoksa bunu mu diye düşünen kadınlar görürüz, saatlerce düşündükleri olur, ben bir gidip geleyim derler düşünmek ve karar vermek için. ‘Ah bu kararsız insanlar diyip’ gülümseyip geçeriz. Aslında, kararsızlık hayatımızda kronik bir hale geldiyse bu ciddi bir durumdur ve hayatın akışını tamamen etkilemektedir. Bazen o kadar kronikleşir ki, kadınların durumunda olduğu gibi bunu normal olarak görebiliriz. Bir dakika düşünün ve kararsızlık ne derece hayatınızı etkiliyor bir bakın. Kendinizi“ Ben genelde kararsız bir insanımdır” şeklinde ifade ediyorsanız ve bunu normalleştiriyorsanız yazıyı okumaya kesinlikle devam edin, zira kararsızlık sanıldığı gibi normal bir durum değildir. Elbet de kararsız kaldığımız durumlar olabilir hayatta. Bazı problemli durumlarda,  seçenekler arasında en doğrusunu bulmak kolay olmayabilir, ya da hayatınızı derinden etkileyecek bir durum söz konusu olduğunda ince eleyip sık dokumakta fayda vardır. Bazı kararlar “tamam ya da devam” niteliğindedir, ağırdır. Ancak, bu; en basit kararı verirken bile yaşanıyorsa hayatı kolaylaştırmak adına değiştireceğimiz durumlar arasında yerini almalıdır.

Kararsızlığın altında mükemmeliyetçilik, aile kültür ve yapısı, onay arama, hata yapma korkusu ve özgüven eksikliği gibi pek çok sebep yatabilir. Bunlardan en yaygın ve belirgin görüleni mükemmeliyetçiliktir. Mükemmel olan insan nasıl zamanında ve doğru karar veremez diye düşünebilirsiniz. Ancak, burada durum biraz daha farklı. Mükemmele ulaşmak konusunda köklü inançları olan insanlar, genelde yaptıkları işleri beğenmezler ve ayrıntılara fazlasıyla takılırlar. Hatta bu yüzden işlerini zamanında bitiremezler ya da o işlere hiç başlayamazlar. Mükemmel olmaya çalışırken mükemmel olamama korkuları onları detaylar arasında boğulmaya iter. Karar vermeleri gereken durumlarda da özellikle ‘mükemmel olma’, ‘mükemmel kararı verme’ gibi düşüncelerden karar alma süreci fazlasıyla sancılı geçebilir.

Mükemmeliyetçi değilim ama yine de kararsızlık yaşadığım pek çok konu var diyenler olabilir. Burada “hatasız yaşamak, pişman olmamak” gibi dayatmalarımız var mı bunu sorgulayabiliriz çünkü; bu dayatmalardan ötürü diğer ihtimalleri saf dışı bırakarak en doğru kararı vermek konusunda kendinizi fazla yoruyor olabilirsiniz. Geçenlerde bir şarkıda geçtiği gibi, dünyaya hata yapabilmek için geldiğimizi düşünenlerdenim; çünkü öğrenmek ve evrilmek için bazen buna ihtiyacımız vardır. Uzun ve zorlu bir maratonda gibiyiz sanki. Mücadele ediyoruz, koşuyoruz ancak, yol bitmiyor. Bu uzun yolda, her zaman mükemmel olmak ve her koşulda doğru karar verebilmek kendimize yaptığımız en büyük haksızlık diye düşünüyorum. Belki kendimize uyguladığımız dayatmaları fark edip onları biraz esnetebilirsek karar verme sürecimiz daha sakin geçebilir. Kesinlikle hiçbirimiz her zaman mükemmel olmak zorunda değiliz, yükümüzü hafifletmeliyiz…

Başka bir açıdan düşünmek gerekirse, karar vermede zorluk yaşamanın önemli bir kısmı ise kararın sonucunda olumsuz bir durumla karşılaşma ihtimaliyle baş edemeyeceğimizi düşüyor olmamızdır.

Verdiğimiz karar doğru ve ya yanlış olabilir, sonuca her ne olursa olsun katlanmak, olgunlaştığımızın ve olay her neyse bu olaydan sonra bir tık daha olgunlaşacağımızın göstergesidir sadece. Bunun gücünü ve almamız gereken mesajı fark etmeliyiz belki de. ‘Bunun sonucuna katlanabilirim, bu hayatın sonu değil’ diyebildiğimiz an, sonucu sahipleniriz kararımızı netleştirmeden. Terapi seanslarında sıkça sorarız danışana, bu gerçekten katlanamayacağınız bir durum mu? Düşünceleri ve davranışları akılcı yollarla yeterince irdelediğimizde ise ortaya çıkan sonuç şu: “Dayanamayacağım bir durum olduğunu düşünmüyorum. Zor olabilir, ama buna katlanabilirim”. Bunu fark edebildiğimiz an, bu sürecin daha kolay ve alınan kararların da daha sağlıklı olduğunu göreceksiniz.

Bazen duygu ve düşünce yoğunluğunun çok fazla olması da karar vermemizi zorlaştırabilir.  Böyle durumlarda, yaşadığımız olayı bir video izler gibi kurgulamak işimizi kolaylaştırabilir. Duygularımızı işin içine katmadan videodaki kişi olmamız istense nasıl düşünürdük, eksileri ve artıları nasıl değerlendirirdik ve o kişi yerinde olsak ne karar verirdik?

Ve son olarak… Karar vermekte olduğumuz konu her ne ise, diğerleri gibi bir gün geçmişte kalacağını düşünmekte fayda var. Bu zamana kadar aldığımız doğru ve yanlış kararlarımızın hepsi bize ait. Hepimiz pişmanlık da yaşasak, sonuç kötü de olsa; doğru karar vermediğimiz her durumun üstesinden gelmeyi bir şekilde başardık. O yüzden; şartların ve durumların sürekli değiştiği, olayların bizim dışımızda pek çok etkenle ilişkili olduğunu hatırlamaya ihtiyacımız var. Mükemmel olmanızı bekleyen herkese, öncelikle kendimize dur demeye... Unutmamalıyız ki, her zaman en doğru ve kusursuz kararları vermek için fazla ‘insanız’.